Teşkilat-ı Mahsusa : Bir İhtilal Örgütü

"Teşkilat-ı Mahsusa, “özel örgüt” demektir.
Özü itibariyle, bir istihbarat ajansı değil, bir ihtilal örgütü idi.
iki adı vardı.
Diğeri “Umur-u Şarkiye Dairesi” idi ki, “Doğu İşleri Dairesi” demektir.

Fikir Babası Enver Paşa Türkiye’den ayrılacağı zaman Teşkilatın başına getirdiği Albay Hüsamettin’e (Ertürk) örgütün adını “Umum Alem-i İslam İhtilal Teşkilatı” olarak dikte ediyordu.

Batı Trakya Geçici Cumhuriyeti lideri Süleyman Askeri, Teşkilat-ı Mahsusa'nın başkanıdır.

Merkezi Kars olan Güney Kafkasya Şura Devleti, çok önemli idi.
İngilizleri çok telaşlandırdığını biliyoruz.

Çerkes Ethem ve Ağabeyleri teşkilattandılar ve Teşkilatın başı efsanevi ihtilalci Kuşcuzade Eşref’in yakınıdırlar.

Örgütün son başkanı Albay Eyüplü Hüsamettin’in anlatımından Mustafa Kemal Bey’in de Teşkilat’tan olduğunu çıkarabiliyoruz.

Ayrıca bu alanda tek araştırmanın yazarı P. H. Stoddard, bu konudaki doktora tezinde, Mustafa Kemal’i örgüt üyesi göstermektedir."

( Yalçın Küçük'den alıntıdır. )

Teşkilat-ı Mahsusa İngiliz sömürgelerinde bir islam devrimi örgütlemeye çalıştı.
Bunun için İngilizlere karşı "Cihat" ilan edildi.
Kuzey Afrika,Filistin,Mısır,Irak ve Kafkasya'daki tüm direnişleri Teşkilat-ı Mahsusa örgütledi.

İzmir'de işgale karşı ilk kurşunla ilk direniş çıkışı yapan ilerici/sosyalist gazeteci Hasan Tahsin'in de Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu ortaya çıktı.

"İzmir’de 15 Mayıs 1919’da işgal kuvvetlerine karşı ilk kurşunu atan, gerçek adı Osman Nevres olan gazeteci Hasan Tahsin’in, Osmanlı’nın gizli örgütü Teşkilat-ı Mahsusa adına çalışırken 15 Ekim 1914’de Romanya’da Buxton kardeşlere suikast düzenledikten sonra çekilen fotoğraf ve görüntüleri bulundu."
http://www.hurriyet.com.tr/ege/11666526.asp?gid=142

Tarihimizde devrimci bir damar var.

1 - Yeni Osmanlılar (Namık Kemal ve Arkadaşları)
2 - İttihatcılar(Enver,Talat ve Cemal Arkadaşları)
3 – Kuvayı Milliyeciler ve Mustafa Kemal.

Bu devrimci akımların kendi dönemindeki diğer devrimci akımlardan (Fransız Devrimi,Ekim Devrimi) etkilendiğini ve esinlendiğini görüyoruz.
Aynı zamanda dünyadaki bu devrimci akımlarla,özellikle Bolşeviklerle, bağlaşma içinde olduklarını da saptıyoruz.

Türkiye Komünist ve devrimci hareketinin bu devrimci damarla buluşması hem toplumsal pratik ve hem de siyasal olarak günümüzde önümüze yeni olanaklar açamaz mı?