Başbakan Erdoğan, şüpheliler arasında eski RTÜK Başkanı Zahid Akman'ın da adının geçtiği Deniz Feneri e.V. soruşturmasının adını hiç kullanmadan davaya gönderme yaptı.
Erdoğan, ''Kim olursa olsun, hangi kuruluş olursa olsun yardım paralarını başka amaçlar için kullananlara müsamaha göstermeyeceğiz. Hukukun işletilmesi konusunda en küçük bir tereddüdümüz olamaz'' dedi.
İşte Başbakan'ın Kızılay Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı açıklamalardan satırbaşları:
Kızılay, Pakistan’da tam 2 bin ev inşa etti. Burada Türkiye’de Kızılay’a bir ev yapacak kadar para veriyorsunuz, Kızılay’da gidiyor oraya ev yapıyor. Bu ülkenin vatandaşları orada kendileri adına evler yaptırdılar. Sadece evle değil, camisiyle, okuluyla v.s bunlar yapıldı. Kızılay’ın bu kampanyasına, İstanbul Fatih Milli Eğitim Müdürlüğü’de yardımcı olmuştur.
Erva adında bir kız çocuğumuz, Kızılay Genel Başkanı’nın yanına geliyor ve şunları söylüyor: Başkanım ben bu evlerin yapımı için o gün bir şey veremedim, ama bugün vermek istiyorum. Annemle konuştum, 'en sevdiğin ne ise onu ver' dedi. Babam ölmeden önce bana bir bilezik hediye vermiş. Benim en sevdiğim eşya işte o bilezik. Bunu şimdi size veriyorum. Lütfen onu Pakistan’a ulaştırın diyor.
Pakistan Cumhurbaşkanı’nın bu hikayeyi gözyaşları içinde dinlediğini, sonra Erva’yı Pakistan’a devlet yüksek nişanıyla ödüllendirdiğini de arkadaşlarımdan dinlemiştim. Kızılay işte budur. Kızılay’ın temelinde çok geniş bir coğrafyanın, maddi yardımları kadar hayır duaları vardır. Yani Erva’nın da ruh dünyası oraya yansımıştır.
HAITI'YE İLK YARDIMI KIZILAY YAPTI
Buradan Haiti’ye 20 saatlik uçuşla varabiliyorsunuz. Haiti’ye ilk yardımı yapan Kızılay oldu. Oralara Türkiye’yi tanıtan, bizim insanımızın şefkatini ve paylaşmasını oralara kadar taşıyan bir kuruluştur. Ben bir kez daha Kızılay yönetimine ve çalışanlarına milletçe göğsümüzü kabarttıkları için şükranlarımızı sunuyorum.
SUDAN SEYAHATİMİ UNUTAMADIM
Biz hiçbir konuda küçük düşünemeyiz. Biz çıkar odaklı düşünemeyiz. Unutamadığım anekdotlardan bir tanesi. Benim Sudan seyahatimdir.
O dönem Darfur’a hiçbir siyasiyi sokmuyorlardı. Sudan ziyaretimde Darfur’u görmek istiyorum. Cumhurbaşkanı bizi sıkıntıya sokarsınız dedi. Güvenlik zafiyeti var dediler. Ama sonunda peki dediler Darfur’a gittik.
DARFUR'DA AĞLADIK
Orada çok farklı bir coşkuyla bizi karşıladılar. Ben orada 'bizi bir kampa götürün' dedim. Tamamen çadırlardan oluşan yolu suyu olmayan bir kamp. O günde enteresan birkaç çadırın içerisinde sünnet yapılıyor. Fakat bizi duygulandıran bizi rahatsız eden, bir jiletle steril falan değil üç çocuğu sünnet ediyorlardı. Bu hali görünce tabi biz orada gözyaşlarımızı tutamadık ağlamaya başladık. Arkadaşlarımızla konuştuk, buraya hemen bir sahra hastanesi kuralım dedim. Az önce 'ne alemdeyiz' diye sordum, 10 bin çocuğun sünnet edildiğini öğrendim.
Haiti Müslüman değil, Hristiyan bir ülke. Hepsi var. Ama Kızılay orada da var. Niçin? Çünkü biz yaradılanı yaradandan ötürü seven bir medeniyetin çocuklarıyız. Kim yolda kalmışsa, kimin yarası sızısı varsa, kim yoksulluk içindeyse, kim bir afete maruz kaldıysa biz tüm imkanlarımızla orada olmak zorundayız. Biz Pakistan’a nasıl depremin ardından ulaşıyorsak, aynı şekilde Şili’ye de ulaşıyoruz. Biz nasıl Srilanka’da evlerinden edilen 250 bin kişinin elini tutuyorsak, Tacikistan’a gidiyor toprak kayması nedeniyle evlerinden olan 150 ailenin ellerinden tutuyoruz.
Yoksulları ihtiyaç sahiplerini mağdur etmemek için onları utandırmamak için yardım mümkün olduğunda gizli yapılır. Ama ben Kızılay’ın bir istisna olarak tutulmasından yanayım. Kızılay her faaliyetini anlatmalı, ama gelen yardımlar gizli olmalı. Kızılay’ın nasıl kurulduğu herkes tarafından etraflıca bilinmelidir. Bu sayede desteklerin yardımların de artış kaydettiğine inanıyorum.
DENİZ FENERİ e.v. SORUŞTURMASINA GÖNDERME
İnsanların adeta yüreklerinden koparıp verdikleri yardımın amacı dışında kullanılması hukuken ahlaken vicdanen kabul edilemez. Gerek kamu kaynaklarının gerek yardım kaynaklarına gitmek yolsuzluğa kapı açmak büyük bir cinayettir. İnsanların güvenini sarsmak iyi niyetlerini suiistimal etmektir.
Şimdi düşünün, İstanbul Fatih’teki Evra adlı kızımız, onun gibi binlercesi milyonlarcası gönlünden ne kopuyorsa onu aracılara veriyor. Kendi bir parça ekmeğini insanlar bir zaman muhtaçlarla paylaşmak için veriyorlar. O bir emanettir, namus kadar şeref kadar kutsal bir emanettir. O emanete el uzatanın, gayesi dışında kullananın, yatacak yeri yoktur.
Bu işi çözmüş değiliz, yılların tahribatı var. Kim olursa olsun, hangi kuruluş, STK olursa olsun, yolsuzluk yapana, hele hele insanların gönlünden kopan yardımlara el uzatanlara asla ve asla müsamaha göstermedik, bundan sonra da göstermeyeceğiz. Hukukun işletilmesi konusunda, bu hususta en küçük bir tereddüdümüz olamaz. En az yolsuzluk kadar, yolsuzluk yapanlar kadar, haksız yere ithamlarda bulunanlar, kişi ve kurumları karalayanlar da büyük bir sorumsuzluk içinde olurlar.
Yolsuzluk noktasındaki iddialar, hukuk çizgisinden çıkarak bir karalama ve töhmet kampanyasına dönüştürülürse, vatandaşımız da yardımlarını keser ve sonuçta mağdur insanların mağduriyeti artarak devam eder.
Kızılay’ın da bu propagandalardan etkilendiğini biliyoruz. Bir çok STK’nın da bundan etkilendiğini biliyoruz. Biliyorum ki Kızılay her zaman bu konularda en yüksek hassasiyeti göstermiştir. Bunu kurumsallaştırarak aynen devam edin. Özellikle yardımların izlenmesi için başlatılan projeyi lütfen bitirin. Yardım yapan kişi bilgisayarı başında verdiği paranın nereye gittiğini, nerelerde kullanıldığını, online olarak görsün.
HER KANI OLMAYAN İÇİN BAŞBAKAN MI BULACAĞIZ?
İstanbul’da Vakıf Gureba Hastanesi’nde bir olay yaşamıştık.
Bir Urfalı kardeşim, baktım böyle hışımla bana doğru geldi. Bağırıyor çağırıyor. 'Hayırdır neden bağırıyorsun' dedim. Dedi ki 'bunlar babamı öldürecek.' 'Kimler?' 'Doktorlar' dedi. 'Niye?' dedim. 'Başbakan’ım ellerinde var kan bana yok diyorlar' dedi. Bağırdı çağırdı neyse. Başhekimle görüştük problem çözüldü.
Şimdi tabi bağırıp çağırmakta haklı. Her kanı olmayan için oraya Başbakan mı bulacağız? Burada tabi bir açık var. İşte bu açığı Allah kendilerinden razı olsun şu anda Kızılay bitirdi. Eskiden televizyon yoktu, radyolardan durmadan kan aranmasına dair anonslar duyardık. Sonra televizyonlardan duyduk. Ama bu dönemler artık geride kaldı.
23 BİN KİŞİ AFET EĞİTİMİ ALDI
Balıkesir’deki grizu patlamasında, su baskınlarında, sel baskınlarında, yangınlarda Kızılay’ın hızlı bir şekilde vatandaşlarımıza ulaştığını ve kırmızı hilali dalgalandırdığını görüyoruz.
Afetle mücadele noktasında, artık sadece iki merkez varken, bugün 10 merkez var. Yerel merkez sayısı 12 iken, bugün 23’e yükseldi. Afet öncesi afet sırası ve sonrası için çok kapsamlı bir eğitim faaliyetinin yürütülüyor olması da ayrıca umut verici bir gelişme. 28 ilimizde, 471 eğitici yetiştirildi. Şu anda 23 bin kişi afet eğitimi almış durumda. Kızılay 29 olan kan merkezi sayısını, 77’ye çıkardı.
Kaynak:
http://haber.mynet.com/detay/politika/erdogandan-deniz-feneri-gondermesi/503605